28 Haziran 2009 Pazar

Jupiter - 27.06.2009

Staj nedeniyle Ağustos'a kadar teleskobumla gözlem yapamayacağım zira şehir dışında yapacağım stajı. Kocaeli'ye gitmeden önce son gözlemlediğim obje Jüpiter. Görüntüde Jüpiter ve uydularını (sol alttan sağ üste doğru Europa,Io ve Ganymede.) görmektesiniz..
Efenim bu görüntüyü de çok sevdiğim bir yazılımı kullanarak üstteki görüntüyü kesip büyütme suretiyle elde ettim. Zira bu yazılım için internette çok araştırmama rağmen bir keygen (çalışan..) ya da serial key(!) bulamadım. Ondan dolayı lisanslı olmadığı için fotoğrafa filigran ekleyerek kaydediyor. Bundan kurtulmak için ben de resmi büyüttükten sonra Print screen le işi hallediyorum. Fotoğrafı biraz yapaylaştırıyor ama ayrıntıların belirginleşmesi ve büyümesi açısından güzel oluyor..

Ay - 16.06.2009

Lann, bilogu oluşturma amacından saptık! İsme bak bi de konulara... Efenim nacizane astofotolarımı yayınlayamadığım için öncelikle özür dilemek isterim, bundan böyle bu gibi hatalar olmayacak işallah...Öncelikle bu ay fotoğrafında sol alttaki küçük yıldıza dikkatinizi çekmek isterim. O yıldızın ismi Lambda Piscium, Balıklar takımyıldızındaki bir yıldız. Bu görüntüyü aldıktan dakikalar sonra yıldız Ay arkasında kaybolmuş! Kaybolmuş diyorum çünkü orada bir yıldızın olduğunu bile sonradan videoları işlerken farkettim. Aşağıda Ay'ın daha küçük bölgesini gösteren fotoğrafta ise yıldızı net bir şekilde görebilirsiniz. Ay mozayiğini ise 9 farklı görüntüden oluşturdum...

25 Haziran 2009 Perşembe

İki Takma, Üç Dolgu: Hapı Yuttuk!

Yaz tatiline buruk başlamak... Kendimden bir parçayla vedalaşma zamanı. Gerektiği zaman hüzünle(ve pişmanlıkla) söylenen söz öbeği: Lan ne kadar önemliymiş şu vücut ve her köşesi; kaybedince anlıyor insan. Çok şükür söz konusu bir organ ya da uzuv değil, bir (grup) diş.Yıllarca ihmal ettiğim, bakmadığım, kullanırken kullanıp, sonra tipik bir vefasızlık örneği gösterdiğim dişlerim... Olabilecek en kötü senaryoya hazırlıklı olmama rağmen doktorun bu kadar kötü bir çözüm üretmesi beni derinden etkiledi efenim. İki azı diş çekilecek, yerine köprü yapılacak ve asla orjinalini tutmayacak olan yapıştırılmış dişler takılacak, diğer birkaç küçük çürük başlangıcı ise içleri oyulmak suretiyle dolgu yapılacak. Lan ağzımın içini inşaata çevirecek bu doktor. Bu kötü vesileyle köprü, implant ve bilimum terimleri öğrenmiş oldum.

Efenim köprü denilen şey aşağıdaki resimlerde görüldüğü gibi yapılıyor. Öncelikle kaybolan dişe( :( ) bitişik olan dişlerin kenarları, takılacak yapay dişe göre ayarlanıyormuş. Hazırlanan bu köprü (ki üç tane bitişik yapay dişlerden oluşuyor, kenarlardaki dişlerin içi muhtemelen boş!) ayarlanarak yerine takılıyor ve en sonda köprü kalıcı olarak yapıştırılıyormuş. Allah'ım ben n'aptım! Staj sonuna kadar artık çürük dişlerimin keyfini(!) çıkaracağım...:(

14 Haziran 2009 Pazar

Anlamıyom laaan!

"Son kayıttan bu yana bir aydan fazla zaman geçmiş ve bir şey yazmadım." Bu cümleden sonra -aklımda sonraki cümleyi kurarken- önümdeki kumandaları, sadece bilgisayar ekranının aydınlattığı seramik masanın üzerine koydum. Ani sıçramama sebep, koyduğum kumandaların içmeyi unuttuğum(!) çoktan ılımış yarım bardak fantayı, annemin çok sevdiği halıya dökmesi oldu. Sevindim ve tırstım. Sevindim, çünkü yazacağım ikinci cümleyi bağlayacağım bir konu bulmuş oldum. Tırstım, çünkü annem öğrenince canıma okuyabilirdi -ki bu saatte sık sık uyanır kendisi "bu oğlan gene uyumamış mı" diye bakmaya.../astronom uyumaz anne! :)-. Neyse ki ıslattığım birkaç bezle olay mahalini hızlıca temizleyip (Allahtan şeker oranı düşükmüş.) yazıma devam ediyorum.

Sevmediğim bir huyum var: "Bugünün işini yarına bırakma!" atasözümüzü desteklememe ve bunca zamandır bunun ihlalinden ötürü dilimin çokça yanmasına rağmen yine de işimi sona bırakmayı tercih ediyorum. Şüphesiz bunu yaşam prensiplerimden biri yapsam ve daha da önemlisi, uygulayabilsem yararını çoğu yerde görürüm.

Geçen bir ay içerisinde yazılası birçok olay oldu elbet. Alelade olan da var, düşündüren de hem de çok... Hele bir tanesi vardı ki... Her son yeni bir başlangıca açılırmış, bunu uzun uzun düşündüm onu bu şekilde görünce. Her zaman geçmişi özlerim. Bu sefer ne yapmışım diye geriye baktığımda o zamandan kalan tek şeyin anlamsız bir enkaz yığını olduğunu farkettim. Yıkılmış biri... Yanlışlarını, yanılgılarını, saflığını hatırladıkça "vayy be!" diyen biri olup çıkmışız.. Sonra da hayata küfretmek. Anlamıyom lan bu boktan mavi gezegeni... ve kendimi...