30 Ocak 2009 Cuma

İklim bizi de vurdu!

Kış boyunca Kayseri'de olmam ve havaların kapalı olması dolayısıyla yapamadığım gözlemlerime 28 Ocak Perşembe günü bulutların aralanmasını fırsat bilerek başlamış bulunmaktayım.Ne var ki bu mutluluk uzun sürmedi.Ertesi gün ve devamında bulutların tekrar huysuzlanması ve -zannedersem küresel ısınmanın etkileridir- şimşekli yağmurlar ve karlı yağışların kararsızlıkları işi zora soktu ve tekrar bulutlu havalar...Sadece bir kez gözlem yapabildim ve sonucunda iki tane çok güzel çift yıldız sistemi çekebildim.Bilgisayarıma format çekeceğimden ,alelacele birini işleyebildim..



Çektiğim görüntülerden biri üstteki...Resmin ortasında biraz yukarıda bulunan parlak yıldız ve etrafındaki sıralı üç yıldız bir beşli yıldız sisteminin bileşenleri(Parlak yıldız da aslında iki bileşenden oluşuyor ama resimde görünmüyo) ve Sigma Orionis olarak biliniyor.Resmin en üstündeki soldaki üç yıldız ise Struve 761 üçlü yıldız sisteminin bileşenleri...Fare imlecini resmin üstüne getirirseniz resimdeki yıldızlar ve bileşenlerin hangileri olduğunu görebilirsiniz..İkinci resim de Iota Orionis; o da üçlü sistem..




Gökyüzünüz açık olsun..

28 Ocak 2009 Çarşamba

Sende mi Pardus?

Yıllardır kapitalist sistemin çocuğu windowsdan ve virüs,solucan,truva artık başka ne haltlar varsa, ne kadar çektiğimi ben bilirim.Belki de aylarca uğraştığım bir konuya ait dosyayı uyduruk bir virüs yüzünden kaybetmek ,artık neredeyse sıradan bir hal aldı.Bu işe sınırlı çözümler yok değil; antivirüs programları,internet security'ler,antispam'ler,antimalware'lar(var mı bilmiyom yoksa da ben uydurdum)...Ne kadar anti varsa kurdum.Hepsinin kendi çapında avantaj ve dezavantajları var.Ama herzaman birisinin altedemediği bir virüs çıkıveriyor.O zaman da sarıldığım şey format.E bu sefer de yedekleme sorunu vuku buluyor.Yedek harddisk yok,usb desen 4 gb, dvd desen eriniyorum dışarı çıkmak istemiyom,belki gecenin bir yarısı belki de acelem var(!).Bahaneler bitmez...Gene de format atardım, o kadar uğraştığım şey de harddiskin sektörleri arasında kaybolur giderdi..Sonra Fedore Core 5 diye -o zamanki görüşüme göre- uyduruk bir işletim sistemi yükledim bilgisayarıma.Ne var ki yanlışlıkla sabit diskin bütününe yüklemişim sistemi..Tabi beğenmedikten sonra windowsu tekrar yükledim ama nafile...Her defasında bilgisayar fedora ile açıyor kendisini..Bilgisayarcılara götürdüm,yapamadılar; adamların bildiği tek şey 25 ytl karşılığında format atmak bilgisayara...Son çare olarak garanti kapsamında olduğundan servise gönderdim, yeni harddsik takmışlar.Sağolsunlar biraz daha hızlısını takmışlar..:).

Bu ilk Linux faciasından sonra her ne kadar bu işe bulaşmayacağıma söz versem de kendi kendime, merakımdan olsa gerek Pardus denilen yiğitle tanıştım.Kurulumu fedora dan daha kolaydı,üstelik Türkçe, yerli malı...Uzun süre bana yedek alan sağlaması dışında kullanmadım, zira temel yazılımların çoğunu desteklemesine rağmen halen birçok spesifik programın pardus uyumlu olanı yok.Ama linux a karşı olan soğukluğum çok gerilerde kaldı.Gene de çok güvenmemek lazım..Birkeresinde sırf sistem dosyalarında bir iki ufacık(!) değişiklik yaptım diye format atmak zorunda kalmıştım ve haftalarca internet kafelerde indirmek için cefasını çektiğim koskoca Looney Tunes Golden Collection serisinin silinmesine sebebiyet vermiştim.Gerçi kendi hatam büyük, yedeklemeliydim..Bugün de aynı uyuşukluğumdan ileri geliyor, az kalsın çok önemli dosyaları kaybediyordum.İkinci Pardus'u yükledim de kurtarabildim ancak.Şu anda bilgisayarımda iki tane Pardus 2008 ve bir tane de xp yüklü.Pardusdan yazıyorum şimdi bu yazıyı.Neyse...Sorunları olmasına rağmen gene de seviyorum şu Linux zımbırtısını...

25 Ocak 2009 Pazar

Gugıl, Tanı Beni !

Arkadaşım farukla sınav saatini beklerken kendisine site açacağını (http://futbolerciyes.com/ reklam gibi oldu ama :)) öğrendim.Onun tavsiyesi ve ansızın aldığım bir kararla dün akşam parayı bastırıp yeni bir hesap aldım ve bir site yapmaya başladım.Haydi rasgele..

Alan ismi-sunucu alma ,website yayınlama gibi temelde yabancı olduğum teknik konuların en azından temellerini deneme-yanılma,destek ve araştırmalar sonucu öğrenmiş ve de başarmış bulunuyorum. İlk olmasa da önceki sitem gibi html kodlarıyla sınırlandırılmadığım bir site hazırlayıp insanlığa sunmanın mutluluğunu yaşıyorum.Aslında site tasarım programı kullandım ve şu anda site bomboş ama bu geçici sadece bu işleri öğrenme adına deneme sahası olacak.Zamanla diğer özelliklerini de belledikçe daha güzel ve içeriği bol bir site yapmış olucam.Zaten site yapmaktaki temel amaç çektiğim astrofotoğrafları yayınlamak.Ama şu haliyle fotoğrafları yayınlayamam.Ayrıca başarılı denemelerimden biri de SEO yani arama motoru optimizasyonu.Artık gugıl da beni tanıyacak...

Önceki sitemi piczodan almıştım.Giriş html bilgisine büyük katkısı oluyor.Ziyaret etmek için tıklayın; http://www.astronom.piczo.com/?cr=6 .

Yeni sitede ise şu anda resim olarak sadece ünlü kürekçi adam(!) var..:) Ama sonra belki flashı da değiştirip php,asp ne bilim işte öyle acayip uzantılı bir site yapabilirim..Yeni sitem için buyrun;
http://www.astrofotograf.net/ .İlerde işallah fotoğraflarımı yayınlayacağım bir siteye dönüşecek..

24 Ocak 2009 Cumartesi

Kutsal Topraklar...

Uzuun bir aradan sonra artık blogu doldurmanın vakti geldi -ne gelirse artık- yapabildiğim kadar beyin fırtınası (belki meltem mi demeli) ya da zamanın olağan akışının neticesinde oluşan çeşitli düşüncelerimle...


Sonunda sınavlar bitti ve eve döndüm.Özlemişim memleketimin kaldırımını bile! Küçük şehirdir,önceden sevmezdim,sıkılırdım ; bu sokaklarda dolaşmak beni daraltırdı.E haklıydım tabii, pek gezemezdim ülkemin diğer cennettimsi köşelerini o zamanlar.Sonra üniversiteyi kazandım geldim Kayseri'ye , kurtuldum buralardan.Eee ne oldu,ne değişti? Hiçbirşey...Ama bu şirin şehre olan özlem, sevgi ve bilimum hüzün dolu duygularımı artırmıştı; değerini anladım.En çok sevdiğim de (ve özlediğim) yağmur öncesi yavaş esen serin hatta ılık(!) rüzgarın yanaklarımı yalamasıydı gezerken sokaklarında..Valla!..:)

Geldim tabii eve, yorgunum hiç beklemediğim güzel bir sürprizden habersiz olarak...Evdekilerde bir gariplik vardı, sanki benden bir şeyler saklıyorlardı.Sonradan kızkardeşim elinde daiesel,karamelli hoş görünüşlü bir yaşpastayla içeri geldi.Tamam dedim bunlar doğumgünümü kutlayacak.İlkin pek heyecanlanmadım bile,prensip meselesi, böyle şeylerden çok mutlu olamam ben, gene de hoşuma gitmedi değil hani.Ama beni asıl şaşırtan Pastanın üzeriydi.Büyük iki yıldız şekli içinde "Happy Birthday Astronomer"(!) yazıyor.Bu ufaklığın işiydi, belli.Şaşırtmıştı beni, beklemiyordum açıkçası..Belki pastanın kendisinden daha basit birşeydi ama beni mutlu etmişti.Demek basit şeylerden de mutlu olunabiliyormuş.Düşünmeleri bile yeterdi, ailemi seviyorum ya.:).Bu mutlu anın resmini çekmemi de söylemişdi annem ama fotoğraf makinesi olmadığından o da olmadı.Pasta bittikten sonra teşekkürle birlikte öğüt niteliğinde iki çift lafı da esirgememiştim.Güzel Türkçemiz varken neden İngilizce?! Bir dahakine Türkçelisini isterim..:)

Geriye dönüp bakıyorum da aynı hayatım gibi bir yığın devrik cümle..Söz! Bir dahakine özne-tümleç-yüklem sırasına uyarım..